Cinque Terre
Vefât yıldönümünde cennetmekân Sûltân II. Abdülhamid Hân (10 Şubat 1918) Halit Kanak
S
resim
ûltân II. Abdülhamid Hân; tahttan indirilmesinin üzerinden 8 yıl, 9 ay, 13 gün geçmiştiki 10 Şubat 1918’de Beylerbeyi Sarayında hayata gözlerini yumdu. Vefât ettiğinde 75 yaşını 4 ay, 19 gün geçiyordu. Sûltân Mehmed Reşad’ın dışında bütün devlet adamlarının ve Hânedân üyelerinin eksiksiz katıldığı muhteşem cenâze töreninde, kendi döneminde huzur içerisinde yaşayan ve yere göğe sığmayan mahşerî kalabalık çok sevdikleri Ulu Hâkân için gözyaşı döktü. 

Böylelikle, 1687 yılından günümüze kadar en uzun süre yönetimde kalan Devlet Başkanı Abdülhamid Hân, Sûltân Mahmud Türbesine dedesi II. Mahmud ile çok sevdiği amcası Sûltân Abdülaziz’in yanına defnedildi. Hâlen dünyanın dört bir yanından gelen sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir…

Vefâtından sonra geride çok büyük bayındırlık ve kültür eserleri bıraktığı görüyoruz. Yüzlerce sanâyî, şose yol, demiryolu, birçok fabrika, postahane, binlerce kilometre telgraf hatları, Hamidiye Su Tesisleri, ziraat ve ticaret odaları, bütün araç ve gereçleri ile birlikte belediye teşkilatları onun eseridir. Yine; başta İstanbul olmak üzere Selânik, Beyrut gibi pek çok şehirde önce atlı, sonra elektrikli tramvaylar yaptıran devlet başkanı odur. 

İleri görüşlülüğü ile Çanakkale Boğazındaki kaleleri güçlü bir şekilde tahkim ettirdiği için Çanakkale geçilememiştir. Pek çok müze ve kütüphâne kurdurarak bunların örnek teşkil edecek şekilde kataloğunu yaptıran yine odur. 

Dünya siyasetini iyi bilen Sultan Abdülhamid Han; Osmanlı girişimciliğini ve yerli sermayeyi güçlendirmek, ihracâtı artırmak, üretim yapısını Avrupa ile yarışır hale getirmek amacıyla İstanbul Ticaret Odası’nı da kurmuştur.

 Muhalifleri bile onun kurduğu yüksek okullarda okuyarak aydınlanmışlardır. Mekteb-i Mülkiyye-i Şahâne adı altında Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni, Mekteb-i Tıbbîye-i Şahâne adıyla Tıp Fakültesini, içinde fen fakültesi, edebiyat fakültesi ve hukuk fakültesini barındıran Mekteb-i Hukuk-i Şahâne’yi, Mekteb-i Şahâne-i Hendese-i Mülkiye adıyla Teknik Üniversite’yi, Mekteb-i Şahâne-i Sanayî-i Nefise adıyla Güzel Sanatlar Akademisi’ni kurduğu gibi; Yüksek Ticaret Mektebi, Yüksek Muallim Mektebi, Lisân Mektebi, Halkalı Yüksek Ziraat ve Baytar Mektebi, Deniz Ticaret Mektebi, Orman ve Mâden Mektebi gibi okulları da birbiri ardına açarak yüz binlerin eğitim görmesini sağlamıştır. 

Zâten her sancak merkezinde birer idâdi (lise), her kazâ merkezinde birer rüşdüyye (ortaokul) ile binlerce ilkokul açmıştı. Yetmemiş; ayrıca çok sayıda kız ve erkek sanayiî mektepleri, muallim ve muallime mektepleri ile sağır-dilsiz ve kör mekteplerini hayata geçirmişti.

 Yine döneminde binlerce öğrenci tahsil için Avrupa’ya gönderilmiş, bütün masrafları devlet tarafından karşılanmıştır. 

 23 Aralık 1876’da ilk Devlet Anayasası olan Kanuni Esâsi’yi ilân ettirdiği gibi, 1880 yılında adı, “Yıldız İstihbarat Teşkilatı” olan Osmanlı tarihinde ilk kapsamlı İstihbarat teşkilâtını da o kurmuştur. 1895 yılında yine onun fermânıyla 27 dönüm üzerine yaşlı ve bakıma muhtaç insanlar için Darülaceze hayata geçirilmiştir.. 

 İlk deniz müzesi de onun döneminde açıldı.

Hatta açmış olduğu Türk topraklarındaki ilk çocuk Hastanesi olan Hamidiye Şişli Etfal Hastanesinin trajedik bir de hikâyesi vardır. 

1893 yılında Sûltân’ın emriyle ihtisas yapmak için Almanya’ya gönderilen doktorlar arasında bulunan 32 yaşındaki Dr. İbrahim Bey, Almanya dönüşü Deniz Hastahanesi uzman hekimliğine atanmıştı. Çok sevdiği mesleğinde oldukça başarılıydı. Onun için Abdülhamid Hân kendisini sever ve itimâd ederdi.

 1898 yılı Ramazan Ayının sonlarına doğru bir cumartesi sabahı erkenden saraya çağırılır ve Sûltân Abdülhamid Hân’ın kızı 8 aylık Hatice Sûltân'ın hastalığını tedavi etmesi istenir. İbrâhim Bey çocuğu dikkatlice muâyene eder ve difteri tanısı koyar. Üstelik çocuğun havâle (konvülsiyon) geçirdiğini durumun çok nâzik olduğunu çocuğun her ân vefât edebileceğini söyler. Gerçekten de aynı gün takvimler Şubat Ayının 12'sini gösterirken öğleden sonra çocuk vefât eder. 

 Abdülhamid Hân, kızının anısını yaşatmak üzere çocukları hastalıklardan koruyacak, hastalananları tedavi edecek ve en ileri tıp araştırmalarından yararlanarak incelemelerde bulunacak bir çocuk hastânesi kurulması talimatını verir ve Dr. İbrahim Bey'i bu iş için görevlendirir. Hazırlıklar bittiğinde 13 Mayıs 1898'da Kurban Bayramından bir hafta sonra temeli atılır. İlk başhekimi Dr. İbrâhim Bey olan hastane 5 Haziran 1899’da hizmete açılır ve günümüzde de hizmet vermeye devam etmektedir.  

Tahtta kaldığı sürede yaptığı büyük hizmetlerden birisi de, İstanbul’dan kalkan bir trenin üç gün içerisinde Medine-i Münevvere’ye ulaştığı Hicaz Demiryolu projesini hayata geçirmesi olmuştur. Yine onun emriyle Ravza-ı Mutahhara ve Medine elektrikle donatılarak aydınlanması sağlanmıştır. Ayrıca Sirkeci Garı ile bir sanat eseri olan Haydarpaşa Garı’nı da yine o yaptırmıştır. 

 II. Abdülhamid’in önemli özelliklerinden biri de Türklük şuuruna sahip olması idi ve İslâm cemaatleri içinde en güvendiği unsur da Türklerdi. Bu yüzden dış Türklerle yakından ilgilendi. Daha saltanatının ilk yıllarında Buharalı büyük Türk âlimi Sultanahmet’teki Özbekler Tekkesinin Şeyhi Şeyh Süleyman Efendi’yi resmî vazife ile 1876 yılında Türkistan’a (Orta Asya’ya) gönderdi. Yine Macaristan/Peşte’de 1877 yılında toplanan Turan Kongresi’nde de Türk Hâkânı’nı yine Süleyman Efendi temsil etmişti. 

Bir keresinde İran şahı devletin resmi dilinin Farsça olduğunu söyleyerek Tebriz’de Türkçe eğitime yasak getirmişti. Türk Hâkân’ı bu konuda rahatsızlığımızı en sert şekilde dile getirerek, Güney Azerbaycan’da Türkçe öğretimini yasaklayan İran şahı nezdinde teşebbüse geçerek Türkçe’nin yeniden öğretim dili olmasını sağlamıştı. Bundan dolayı, bugün o bölgede Türkçe konuşulmasında onun payı büyüktür. 

Saray bahçelerinin muhafazası için tüfekli Arnavut birlikleri nöbet tutsa da, kendi hayatını Türklere üstelik kendisinin de mensubu olduğu Oğuz’un Kayı Boyu’nun Karakeçili Aşiretinin Türkmenlerine emânet etmiştir. “Öz hemşerilerim” dediği Karakeçili aşiretinden iki yüz kişilik bir Söğütlü Maiyet Bölüğü kurdu. Yakın korumaları bu Türkmenler olduğu gibi, yatak odasının kapısında yatan yüzbaşı da mutlaka Karakeçili olmuştur. 

Öte yandan, Söğüt’ü imar etti; buradaki Osmanlı Devleti’nin kurucuları başta Ertuğrul Gâzi olmak üzere Türk büyüklerinin türbe ve mezarlarını tamir ettirdi.

 Halkın refah içerisinde yaşamasına önem veren cömert, şefkatli, hayırsever bir kişiliğe sahipti. Din ayrımı gözetmeksizin yoksullara yardım ederdi. Onlar için hayır hasenatta bulunurdu. Haliç’in iki tarafında oturan yoksul mahallelere çeşmeler ile su hazneleri ve kanalizasyonlar yaptırmış, kendi kesesinden listesi sayfalar dolusu tutacak hayır eserlerinin birçoğu günümüze kadar gelmiştir.

Okumayı çok sever, Avrupa’da çıkan bütün gazeteleri tercümanları vâsıtasıyla tercüme ettirerek ya okur ya da okutturup dinler böylece Avrupa’yı yakından takip ederdi. İtalyan Rönesans hareketinin önemli simâlarından Niccolò di Bernardo dei Machiavelli’in yazdığı “Hükümdar” adlı kitabı tercüme ettirerek bizzat okumuş, hatta “Sherlock Holmes” romanlarını okuduğu gibi bu polisiye kitapların yazarı Sir Arthur Conen Doyle’yi sarayında kabûl ederek görüşmüştü.

Oldukça enerjikti… Sabah erken saatlerde başladığı mesâisine, yılmadan-yorulmadan gece geç vakitlere kadar devam ederdi. İslâm Halife’si olduğunu hiç unutmaz, Orta Afrika devletlerinden, Çin’in en ücra diyarlarına kadar nerede Müslüman varsa onunla ilgilenir, zaman zaman onların temsilcilerini dâvet ederek dinler, meselelerini halletmeye çalışırdı. Kırgız, Kalmuk, Türkmen, Kaşgar Türklerinin temsilcileri ile Kafkaslardan Balkanlar’a, Afrika içlerinden Tataristan’a, Açe ve Hindistan’dan Fas’a kadar diğer bütün Türk ve İslâm Coğrafyasının temsilcileri sarayda eksik olmazdı. 

Güney Afrika ve Japonya gibi uzak ülkelere din âlimleri göndererek İslâmiyet’in oralarda da yayılması için çalıştı. Abdülhamid’in Çin’deki tesiri o kadar büyük oldu ki, Pekin’de onun adına bir İslâm üniversitesi açıldı ve kapısında Türk bayrağı dalgalandı. (Dar'ul Ulum'il Hamidiyye = Hamidiye Üniversitesi)

Hele hac zamanı dünyanın dört bir tarafından gelen hacı adaylarının iâşe ve harcırahlarıyla yakından ilgilenir, onların gemilerle Cidde’ye taşınmasını sağlardı. 

Teknolojik gelişmeleri takip eder, faydalı olanları uygulardı. Tıpkı ülkenin her tarafına telsiz-telgraf istasyonları kurdurduğu gibi…Hatta Antalya/Kaş-Patara, Trablusgarp-Derne arasında deniz aşırı kurdurduğu telsiz istasyonu Libya savunmasında Enver Paşa tarafından başarıyla kullanılırken İtalyanlar tarafından bombalanmıştı.

İstanbul’a gelen yabancı hükümdarları, komutanları, prensler ve devlet adamlarını misafir eder, onlara Türk Süvâri Birliklerinin dillere destan gösterilerini izlettirmeden göndermezdi.

 İlginç insanlarla tanışıp konuşmayı severdi. Bunlardan bir tanesi dünyada en fazla satan “Ben Hur” romanının yazarı Lewis Wallace’tır. İstanbul’da 4 yıl boyunca Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği de yapan bu şahıs, yazdığı Ben Hur adlı kitabını da okuyan Abdülhamid Hân, Wallace ile sık sık görüşürdü. Sonra defalarca sinemaya uyarlanan “Ben Hur” adlı filim 11 ayrı dalda Oscar ödülü alacaktır.

Sultan II. Abdülhamid, 93 harbinde yorgun düşmüş Balkanlar’ı, bir nebze de olsa rahatlatabilmek için sosyal ve iktisadi alanlarda büyük projeler hayata geçirmişti. Hükûmet konaklarından modern okullara, kışlalardan sanayi kuruluşlarına, demiryollarından hastanelere pek çok eserle Balkanlar’ı mamur eden II. Abdülhamid Han, hayata geçirdiği projeleri takip edilebilmek için fotoğrafçılığı kullanmıştı. 

Ülke sınırları dâhilinde çektirdiği 36.585 adet fotoğraftan oluşan 900 civarında ki albüm, imâri konularda önemli bir veri tabanı oluşturmuştu. Döneminin en geniş görsel arşivi olan bu albümler İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi tarafından koruma altına alınmıştır.

Kindar değildi. Kan dökmeyi asla sevmezdi. Kendisine düşmanlıkta sınır tanımayan azılı insanların dâhi rızıklarını düşünür, bol maaş vererek sürgüne gönderirdi. Hatta kendisini öldürtmek için Ermeni Hınçak Partisi’nin para karşılığı Yıldız Camii’nde bombalı suikast yaptırttığı Belçikalı terörist Edwart Jorris’i bile affedip ülkesine göndermişti. Dönemi içerisinde âdi suçlar için idâmını onayladığı iki kişiden birisi hem annesini, hem de babasını öldürmüş bir kişi ile hiç sebep yokken arkadaşını tabanca ile öldüren bir harem ağası olmuştur.

Abdülhamid Hân’ın yaşadığı ve üzerinde etki bıraktığı amcası Sûltân Aziz’in öldürülmesi, Ağabeyi Sûltân Murad’ın aklını kaybetmesi, 93 harbi dediğimiz 1877/78 Rus savaşı hezimeti, Ali Suâvi’nin darbe girişimi ve uğradığı suikastlara, içte ve dışta dönen entrikalara rağmen görevde kaldığı uzun süre içerisinde ülke için yaptıkları takdire şâyândır.

Bu süre içerisinde takip ettiği dış politikanın çok mükemmel olduğunu bizi hiç sevmeyen Avrupa devletleri tarafından eleştirilmesinden anlıyoruz. 

Çünkü onlar kendi çıkarlarına ters düşen her şeyi eleştirir, her seferinde kendilerini atlatan ve istediklerini yaptıramadıkları Abdülhamid Hân’a tenkitler yöneltir, Türkiye içerisindeki beslemelerinin de bu şekilde hareket etmesini sağlarlardı. 

Fakat yeri gelmiş, istemiyerek de olsa hiç sevmedikleri Türk Hâkânı’nın hakkını verenler çıkmıştır. Tıpkı Fransa Büyükelçisi Maurice Bompard’ın; Abdülhamid Hân’ı Avrupa’nın en büyük, en gerçekçi diplomasisini yürüttüğünü överek söylemesi ve İngiltere Büyükelçisi Sir Nicolas O’Connor tarafından dile getirilen “Dünya savaşlarını önleyen güç” olarak övgüyle bahsetmesi gibi.

 Ama geneli düşmanlıklarını gizlemeden saldırılarına devam etmiştir. Bunların en azılıları İngiltere Başbakanlarından Gladstone’dur. Avam Kamarasında Kur’an-ı Kerim’i yere çarparak öfkesini kusan bu rezil adam, görev yaptığı sürece İngiliz Emperyalizminin yolunu kestiği için bütün Avrupa’yı Abdülhamid Hân’a karşı düşmanca tutum sergilemesini sağlamıştır.

 Bu dış siyasetindeki başarısı; Rusya ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun Balkanlar için bir araya gelmesine fırsat vermediği gibi, Almanya’yı kazanarak İngiltere tarafından ülkesinin yutulmasını önlemiştir.

 Sultân Abdülhamid Hân, 23 Temmuz 1908'de ikinci meşrûtiyet ilân etmiş, seçimleri yaptırmış, tam işler yoluna girdi derken, derin derin çalışan Mithat Paşa kırıntıları yeniden sahneye çıkmıştı. Sultân Abdülhamid Hân'ı, Meclisi açarak İslâm Halifesine yakışmayan bir şekilde hristiyanlara özendiği yolunda propagandalarla halkta alttan alta hoşnutsuzluğa sebebiyet vermişlerdi. 

 Bu söylemler çoğalınca beklenen oldu ve din elden gidiyor, şeriât isteriz diye bağıran paralel yapının sokağa döktüğü birkaç yüz kişiye, beklenmedik bir şekilde binler katılmış ve iş çığırından çıkmış, isyana dönmüştü. İsyanı bastırmak için Selânik’ten gelen hareket ordusu duruma hâkim olduysa da, Abdülhamid Hân’ı da yönetimden uzaklaştırarak Selânik’e sürgüne gönderdiler.

Böylece; 21 Eylül 1842 yılında doğan, 31 Ağustos 1876’da tahta geçtikten sonra 32 yıl, 7 ay, 27 gün görev yapan Sûltân Abdülhamid Hân komplo kurularak tarihe 31 Mart vakâsı olarak geçen bir darbeyle 27 Nisan 1909’da tahttan indirilince bir devirde kapanmış oldu. Ruhu şâd olsun.
Başlık Yazar
Sultan Abdülhamid Han’ın Mirası Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
Vefât yıldönümünde cennetmekân Sûltân II. Abdülhamid Hân (10 Şubat 1918) Halit Kanak
ABDÜLHAMİD HAN SİYASETTE BÜYÜK BİR DAHÎ İDİ Numan Aydoğan Ünal
Sultan Abdülhamid Han’ın Sosyal ve Dini Hususlardaki Hassasiyetleri Numan Aydoğan Ünal
Kalbinde Merhamet Elinde Maharet Vardı Numan Aydoğan Ünal
Abdülhamid Han Düşmanlığı Rahim Er
Sultan Abdülhamid’in Bir Selamı Neler Yapardı? İ.Refik
Abdülhamid Han'ın İttihadçılar'a Verdiği Ders İbrahim Hakkı Konyalı
Abdülhamid Han’ı İçten Vurdular! Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
Bir Güzel Mektup Rahim Er
Bir Fransız Gazetecinin Kaleminden Abdülhamid Han’ın Selanik’den Dönüşü Stephan Lauzan
Bir İttihatçının Kaleminden Sultan Abdülhamid Han'ın Dini Hassasiyeti Numan Aydoğan Ünal
Sultan Hamid’in İslâmî Siyaseti Prof. Dr. Osman Turan
Sultan Abdulhamid Han’ın Mürşidi: Libyalı Şazeli Şeyhi Muhammed Zafir Efendi İrfan Özfatura
Sultan Abdulhamid Han’ın Büyük Din Gayreti Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
Sultan Abdülhamid Han'ın Muhafız Alayı Rahim Er
Sultan II. Abdulhamid Han ve Yakılan Din Kitapları Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
Abdülhamit Han: "Dünkü Düşmanımız Bugün Dostumuz mu Oldu Rasim Bey?" Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
Hindistan Müslümanları Sultan Abdülhamid Han’ı Büyük Bilirlerdi Abdürreşid İbrahim
Sultan Abdülhamid Han'ın Rusyalı Hacılara Hizmeti Prof. Dr. Alfina Sıbgatullina
Sultan Abdülhamid Han’ın Hanımından Menderes’e: “Oğlum, Geçinemiyorum, Beni Âciz Bırakma!” Murat Bardakçı
Senin İstifa Ettirdiğini Biz de İstifa Ettirdik... Vehbi Tülek
Sultan Abdülhamid Han'ın Metanet ve Cesareti Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
Sultan Abdülhamid Han'ın Uzak Doğu Siyaseti Editör
Sultan Abdülhamid Han’ın Dilekçesi Murat Bardakçı
“SULTAN'IM BİZİ BIRAKIP DA NEREYE GİDİYORSUN?” Rahim Er
Sultan Abdulhamid Han'ın "Yıldız Fotoğrafları "Tarihe Işık Tutuyor Murat Öztekin
Sultan Abdülhamid Han'ın Kur'anı Kerim Hassasiyeti Rahim Er
Esaretten Dönem Gazi Osman Paşa’yı Sultan Abdülhamid Han Nasıl Karşıladı? Prof. Dr. Tuncay Öğün
Sultan Abdülhamid Han: "Karakeçililer Benim Öz Hemşehrilerimdir" Murat Öztekin
II. Abdülhamid ve Dünya Prof. Dr. Çağrı Erhan
Son Sultan’ın Bir Günü Prof.Dr. M.Metin Hülega
Sultan Abdülhamid Han'ın Çiftlikleri Hasan Soydan
Yıldız Hamidiye Cami Rahim Er
Bu da Sultan’ın sıra dışı dünyası Murat Öztekin
Tek Başına Bir Sultan İrfan Özfatura
Sultan Abdulhamid Han'ın Hayatı Sahneleniyor Murat Öztekin
Sultan Abdülhamid Han’dan Sonra Başımıza Gelenler Dr. İbrahim Pazan
Sultan Abdülhamid Han'ın Mülkleri Rahim Er
Sultan Abdulhamid Han'ın Milliyetçiliği Necip Fazıl Kısakürek
Sultan Abdulhamid Han Tıbbiyeye Çok İhtimam Gösterdi Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
Burma (Myanmar) Müslümanları II. Abdülhamid Han'ı Dillerinden Düşürmezdi Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
Sultan Abdülhamid Han’ın Naaşı Önünde Ahmet Refik
Sultan Abdülhamid Han'ı Tanımak Prof. Ekrem Buğra Ekinci
Yahudilerin Sultan Abdulhamid Han’a Teşekkürü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz
Sultan Abdulhamid Han'ın Efsanevi Mirası Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
Sultan Abdülhamid Han’nın İçtimai Siyaset Anlayışı Melik Arvas
Sultan Abdulhamid Han’ın İspanyol Elçisine Verdiği Muhteşem Cevap Ö. Serdar Akın
Sultan Abdülhamid Han’ın Osmanlı Devleti İle Japonya’yı Mukayesesi Doç. Dr. F. Şayan Ulusan Şahin
Sultan Abdülhamid Han ve Müşfika Hanım Ö. Serdar Akın
Sultan Abdülhamid Han’ın Verdiği Ders Vakanüvis
Sultan Abdülhamid Han'ın Dış Siyasetteki Hassasiyeti Ö. Serdar Akın
Sultan Abdülhamid Han’ın Söğüt Bölüğü Tahsin Paşa
Sultan Abdulhamid Han Bütün Osmanlı Coğrafyasını Fotoğraflaştırdı Murat Öztürk
Abdülhamid Han’ın Ramazan-ı Şerif ve Hırka-i Saadet Ziyaret Günleri Şadiye Osmanoğlu
Mazlum Bir Padişah: Sultan Abdülhamid Han Rahim Er
Sultan Abdülhamid Eğitim ve Araştırma Hastanesi Rahim Er
Sultan İkinci Abdülhamid Han ve Eğitim Politikası Ayhan Çiftçi
Üç Kıtanın Son Hükümdarı Sultan İkinci Abdülhamid Han İbrahim Akkurt
İttihatçı Basının Abdülhamit Hân Düşmanlığı Yavuz Bahadıroğlu
Sultan Abdülhamid Han’ın Habeşistan Siyaseti Prof. Dr. A. Hâluk Dursun
Abdülhamit Han'ın Büyük Bir Kültür Hizmeti: Yıldız Kütüphânesi Ö. Serdar Akın
II. Abdülhamid Han'ın ABD Elçisine Anlattıkları Yavuz Bahadıroğlu
Abdülhamid Han’ı ‘‘Gazi’’ Yapan Zafer 1897: Türk-Yunan Savaşı Ömer Faruk Yılmaz
Sultan Abdülhamid Han Zamanda Ermeniler İle İlgili Bir Muhtıra-i Hümâyûn Mehmet Hocaoğlu
Sultan Abdülhamid Han Ekonomik Krizi Nasıl Aştı? Ziya Şakir
Dolmabahçe Sarayında Bayramlaşma Merasimi Şadiye Osmanoğlu
Sultan Abdülhamid Han’ın İsmini Yaşatan Hizmeti: Hamidiye Etfal Hastanesi Göksel Erdoğan
Abdülhamid Han’a Kızıl Sultan Diyen Kimlerdi? Mehmet Hocaoğlu
Sultan Abdülhamid Han’ın En Büyük Projesi: Hicaz Demiryolu Cüneyt Teke
Sultan Abdülhamid Han’ın Türkçe Hassasiyeti Prof.Dr.Vahdettin Engin
Sultan Abdülhamid Han’ın İsmini Yaşatan Hayırlı Bir Hizmeti: Hamidiye Suyu Abdullah Zülgaip Akkuş
Abdülhamid Han’ın Büyük Din Gayreti Nurettin Topçu
Sultan Abdülhamid Han’ın Fazilet Mirası: Darülaceze Selman Keklik
Sultan Abdulhamid Han'ın İleri Görüşlülüğü Sara Korle
Sultan Abdülhamid Han'ın Uzak Doğu Siyaseti Editör
Sultan Abdülhamid Han'ın Büyük Basiret ve Cesareti Editör
Çanakkale’nin Gerçek Kahramanı Bir Devrik Sultan: “Abdulhamid Han” Resul Tosun
Sultan Abdulhamid Han'ın Tıp ve Eczacılığa Verdiği Büyük Önem Said N.Duhani
Sultan Abdülhamid Han Devrinde Yıldız Saray’ından Bir Hatıra Ayşe Osmanoğlu
Sultan Abdülhamid Han’a Çirkin İftira Ö. Serdar Akın
Sultan Abdülhamid Han’ın Şefkat ve Merhameti Ziya Şakir
Sultan Abdülhamid Han’ın Tahtan İndirilmesine Japonlar Müteessir Oldu Abdurreşid İbrahim
Sultan Abdülhamid Hân’dan Van’a Kitap M. Ali Demirbaş
Sultan Abdülhamid Han'ın, Günlük Meşguliyetleri Ziya Şakir
İleri Görüşlü Sultan: II. Abdülhamid Han Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şeker
Sultan Abdülhamid Han Hayranı Bir Yunanlı Yazar Tercüme eden: Hayrettin Turan
Sultan Abdülhamid Han’ın Dinî Hassasiyeti Ve İnce Siyaseti Ziya Şakir
Sultan Abdülhamid Hanı Şifaya Kavuşturan Dua Ziya Şakir
Sultan Abdülhamid Han Siyasette Olduğu Gibi Sanatta da Dehaydı Ziya Şakir
Abdülhamid Han’ın Kıyas ve İctihad İle İlgili Fikirleri Ö. Serdar Akın
Sultan Abdülhamid Han'ın Cesaret ve Vakârı Ö. Serdar Akın
Sultan Abdulhamid Han'ın Ecdadı Karakeçili Aşireti ve Ertuğrul Gazi'ye Vefası M. Şakir Ülkütaşır
Amerikalı Bir Doktorun Gözü İle Abdülhamid Han ve Hamidiye Hastahanesi Dr. Hasan Fevzi Batırel
Sultan Abdülhamid Han'ın Ramazan-ı Şerif Hassasiyeti Prof. Dr. Vahddin Engin
Güney Afrika'dan Sultan'a Mektup Var Osman Sarper
Sultan II. Abdülhamîd Han Editör