Cinque Terre
Türk’ün Kaderi: Göç Nedim İpek
O
resim

smanlı İmparatorluğu geriledikçe, terk ettiği yerlerdeki Türkler’in hemen hemen hepsi göç etmekteydi. Bunun sebebi, ilk bakışta Türkler’in yüzyıllar boyunca hakim unsur olduktan sonra başkalarının ve bilhassa sabık Osmanlı tebaasının hakimiyeti altında yaşamanın manevî ağırlığı idi. Aslında Türk göçleri, Avrupa devletlerinin takip ettiği genel politika ve ilgili devletlerin siyasî hedeflerinden kaynaklanmaktaydı.

O halde, Anadolu’ya yönelik göçlerin özel ve genel sebepleri vardır. Osmanlı’dan ayrılan yerlerde kurulan hükümetlerin homojen yapılı bir devlet meydana getirebilmek için Müslüman Türkle’i baskı ve zulüm yapmak suretiyle ocaklarından sürmeleri, Türk göçlerinin özel sebeplerini oluşturmaktadır. Söz konusu hükümetlerin dayandığı ahalinin, Türkler’in mallarına el koymak suretiyle zenginleşmek ve refah seviyelerini yükseltmek için, yüzyıllardır beraber yaşadıkları komşuları Türkler’e kelimelerle tarif edilemeyecek baskıları uygulamaları Türklerin ve Müslümanların Anadolu’ya yönelik göç kararını ve hareketini hızlandırıyordu.

Genel sebep ise Batılı devletlerin Osmanlı Devleti’ne karşı izleyegeldikleri Şark siyasetinden kaynaklanmaktadır. XIX. yüzyılda Batılı diplomatlarca siyasî bir terim olarak kullanılmaya başlanan Şark meselesi iki safhada incelemek mümkündür.

Birinci safhada (1071-1683) Türkler batıya doğru ilerlemektedir. Bu dönem Avrupa, Türk ilerleyişini durdurmaya çalışmıştır. Batı, bu hedefine Türk askerinin Viyana’dan dönüşü (1683) ile ulaşmıştır.

İkinci safha 1683-1923 tarihleri arasıdır. Bu dönemde, Avrupa’nın hedefi Türkler’i Avrupa ve Anadolu’dan uzaklaştırmaktır. Nitekim, Birinci Dünya Savaşı’nda Roosevelt “Türkler’i Avrupa’da bırakmak medeniyete karşı işlenmiş suçtur” sözleri ile bu hedefi kamu oyuna açıklamaktan imtina etmemişti.

Osmanlı topraklarını işgal eden kuvvetler bölgedeki yabancı unsurları ve Türkler’i göçe zorlamak için benzer vasıtaları kullanmışlardır. İlk iş olarak Türk ve Müslümanların silâhları toplanmış, bunlara karşı diğer unsur silahlandırılmıştır.

Böylece, savunmasız bir hâle getirilen Müslümanlar ve Türkler’in menkul ve gayr-i menkulleri yağma edilmiş, kendilerine manevî, siyasî ve kültürel açıdan baskı yapılmış ve ödemeyeceği oranda vergi tahsil edilmiştir. Netice itibarıyla yurdunda can ve mal güvenliği içinde asgarî şartlar altında yaşayamayacak bir durumda kalan Türkler ve sair Müslüman unsurlar kurtuluşu göç etmekte görmüşlerdir.

Türk göç hareketleri Türk askerinin Viyana’dan geri dönüşüne tesadüf eder. Nitekim, 1683’ten sonra Türk askeri nereden çekilmişse Müslüman Türk ahali de oradan çekilmek zorunda bırakılmıştır. XVII. yüzyılın sonlarından itibaren Türk hakimiyetinden çıkan topraklarda meskûn Müslümanlar Tuna nehrinin güneyine iltica etmişlerdir.

1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı öncesi Rusya’nın takip ettiği tehcir siyaseti sonucu Kazan-Azak arasında meskûn Türk toplulukları Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda bırakılmıştır. XIX. yüzyılın başına kadar bu bölgeden gelen göçmen sayısı 300 ilâ 500 bin arasında değişmektedir. Kırım Savaşı sonrası doğuda serbest kalan Rusya 1859’da Şeyh Şamil’in direncini de kırınca, sayıları 600 bin ile bir milyon arasında değişen Kafkas mültecileri, Türk topraklarına göç etmişlerdir.

Türk göç tarihinin önemli halkalarından birini teşkil eden Doksanüç Harbi (1987-1988) ve sonrasında bir milyonu aşkın mülteci çareyi Anadolu’ya iltica etmekte buldu. Birinci Dünya Savaşı esnasında Rus işgaline maruz kalan Doğu Anadolu ve Doğu-Karadeniz büyük bir nüfus dalgalanmasına sahne olmuştur. İşgal sahasındaki Türk nüfusun 800 bini Ermeni ve Rum saldırıları, salgın hastalıklar, kıtlık ve açlık sebebiyle kırılırken, canını kurtarabilen yaklaşık bir buçuk milyon Türk, Osmanlı-Rus cephesinin batısına çekilmek zorunda kalmıştır.

Birinci Dünya Savaşı sonrası Batı Anadolu ve Doğu Trakya’da Yunan işgal kuvvetleri Rumlar lehine bir nüfus ihtilâlini gerçekleştirebilmek için soykırıma girişmişlerdir. Bu bölgedeki Türk nüfus katliamından kurtulmak maksadıyla İç-Anadolu’ya iltica etmiştir. İlk safhada seksen bin kişilik bir kitle iç bölgelere çekilmiştir. Bu sayı ileriki tarihlerde artmıştır. Bir kaynağa göre 1924 yılında eski Aydın vilâyeti sınırları dahilinde 200 bin felâketzede mevcuttu. Cumhuriyet döneminde de Anadolu’ya yönelik nüfus hareketlerinin devam ettiğini tespit ediyoruz.