Cinque Terre
Osmanlı Arşivi Bulgarlar'a Nasıl Satıldı? Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
1
resim

931 senesinde maliye arşivine ait 30 ila 50 ton tutan 120 balya ve 500 sandık vesika, okkası 3 kuruş 10 paraya Bulgaristan’a satıldı. Evrak kamyonlarla Sirkeci Garı’na taşınırken, bazısı Sultanahmet Parkı’nda yola saçılmış; çöpçüler tarafından toplanıp Kumkapı’da denize dökülmüştür.

Bulgaristan tarafından gönderilen bir subay, Sultanahmed’de bulunan tapu kadastro binası arkasındaki evrak mahzeninde bazı tetkikat yaptıktan sonra, “Bunları fersude  evrak diye bize satın. Bir de şartname hazırlayın. Oraya bunu alacak kişi yurt dışına çıkaracaktır hükmünü koyun. Gelir temin edersiniz” diyor. Kabul görüyor.

Evrak okkası 3 kuruş 10 paraya ihaleye çıkıyor. Hemen talip çıkıyor: Bulgaristan, Vatikan ve Alman Ziraat Enstitüsü. Şartnamede yurt dışına çıkacak dendiği için içerden kimse alamıyor. Bir gün tarihçi/gazeteci İbrahim Hakkı Konyalı, Kadırga’daki evinden, çalıştığı Son Posta gazetesine yaya gitmeye kalkmasaydı, bunu belki de kimse öğrenemeyecekti.

 İ. Hakkı Konyalı Diyor ki:

“Sultanahmed’den geçerken, birçok atlı arabanın peş peşe yığıldığını gördüm. Arabalara hazine binası önünde ot balyası gibi çemberlerle sarılmış evrak yüklüyorlardı. Yüreğim cız etti. Fatih’lerin Kanuni’lerin Osmanlı tarihine ait en değerli yadigârları yerlere saçılmış, ayaklar altında çiğnenmişti. ‘Bunlar nedir?’ diye sordum. ‘Fersude (işe yaramaz) evrak. Sattık’ diye cevap verdi. Ama hiç de fersudeye benzemiyordu. Bunlar değersiz kâğıt parçaları değil, on binlerce kuruş ve lira sarfıyla bile yerlerine konması mümkün olmayan vesikalardı.

Dayanamayıp binadan içeri girdim. Gördüklerim karşısında yüreğim bir defa daha sızladı. Tarihî kıymetine paha biçilemez vesikaları orta yere harman gibi yığmışlardı. İçlerinden rastgele birini seçtim. Bu, (Herat hükümdarı) Hüseyin Baykara’ya ait ceylan derisine işlenmiş bir kitaptı. Hemen bunu alıp İstanbul defterdarı Şefik Bey’e koştum.

Defterdar ve sonra yanına çıktığım İstanbul vali muavini Fazlı Güleç bana satılan evrakın fersude olduğunu söylediler. Elimde değeri milyonu bulan kitabı göstermeme rağmen onları ikna edemedim. Devletin hazinesini satmışsınız. Bu evrakın naklini durdurun. Ben şimdi İsmet Paşa’ya telgraf çekeceğim. Bunları ondan gelecek cevaptan sonra nakledersiniz, dedim. Aldığım cevap şu oldu: Tüccarın eşyasını nasıl durdurabilirim. Onlar satılmıştır. Bu arada balyalanan tarihî evrak durmadan Sirkeci garında vagonlara yükleniyor, bir tarih hazinesi âdeta kaçırılıyordu. Hemen gazeteye döndüm. Kalemimle mücadeleye başladım.”

İbrahim Hakkı Bey, 4 Haziran 1931 tarihinde “Okka ile satılan kıymetli evrak meselesi” başlığı altında bir yazı yazdı. Millet hâdiseyi bu makale ile işitirken, yüzlerce ton evrak Bulgaristan’a gitmişti bile…