Cinque Terre
Azerbaycan Notları Hakan Karagöz
B
u yaz tatilinde 1 ay, daha önce de 3 ay kadar bulunduğum Azerbaycan’la alakalı müşahedelerimi aktarmak istedim. Azerbaycan matbuatından (yazılı basın) okuduğum 25. Gazete, Şark, Yeni Azerbaycan, Müsavat gazetelerinde güçlü yazı geleneği ile beraber Türkiye ve Türk dünyası haberleri dikkat çekiyor. Gazete satışları, kardeş ülkede de düşük. Hemen her gün manşetlerde ya da alt başlıklarda Türkiye haberleri geçiyor. Askerî ve iktisadi kudretimiz, Karabağ zaferindeki samimi desteğimiz anlatılıyor. Türk birliği mefkûresi, kabul ve itibar görüyor. Bu minvaldeki haber ve yazılarda samimi heyecan ve Türklük şuuru dikkat çekiyor...
Türkiye’nin yanı sıra, Kazakistan’dan sıkça bahsediliyor. Özbekistan’la lisan ve irfan benzerliği, iş birliği sahaları üzerinde duruluyor. İki ülke Cumhurbaşkanının temmuz ayındaki görüşmelerinde Azerbaycan Türkçesi ve Özbekçe konuşmaları, kök ve tarih birliğini vurgulamaları takdir ve sevinçle karşılanmış.
Kardeş ülkenin resmî lisanı, Azerbaycan dilidir. Azerice, ya da Azeri Türkçesi tabirleri yanlıştır. Azerbaycan için ‘Türklüğün gençliği’, Azerbaycan Türkçesi için de "Türkçe’nin gençliği" denilebilir. Öz Türkçe kelimelerimizi ihtiva eden zengin bir lisan mevcuttur. Azerbaycan’da, bizdeki  ‘dilde sadeleşme kıyımı’ olmamış. ‘Eskimeyen kelimeler’ yaşıyorlar. Tayyaredeki görevlilerin ‘hanımlar ve cenaplar’ diye seslenmeleri; Bakü’deki ‘Müdafaa Nazırlığı, Sıhhiye Nazırlığı, Tedris Şubesi, Ali Mektep’ tabelaları; ‘layiha, serencam, muallim, muallime, müsadere, maslahat, şerait, ahval, temaşa vs... kelime ve mefhumlar Türkçe’nin zenginliğini kaybetmediği 1920’li seneleri hatırlatıyor. 
Kelime hazinesini korunduğu için Azerbaycanlı bir lise öğrencisinin 100 yıl önce yazılmış eserleri okuyup anlayabileceğini gördüm. “Ülkemizde nesiller neden 60/70 yıllık kitapları, makaleleri anlamakta zorlanır? “1920’lerin mütekâmil Türkçesi, Yahya Kemal’in, Akif’in lisanı hangi saiklerle harcandı?” suallerine cevap aradım.

Büyük Zafer
 Bu bölümde, Bakü’de bulunduğum zamanda, Karabağ Zaferi ve Türkiye’nin desteğiyle alakalı müşahede ve mütalaalarımı aktaracağım.
 Çetin coğrafi şartlarda, 44 gün devam eden II. Karabağ Harbi (Büyük Vatan Muharebesi), 9 Kasım 2020’de Şuşa’nın zaptı ve kesin zaferle neticelendi. 28 yıl süren işgalde Ermeniler her türlü mezalim ve katliamı yapmışlar. Camileri ahıra çevirmiş, tarihî beldelerde taş üstünde taş bırakmamışlar. Bir şok dalgası mahiyetinde tezahür eden askerî mağlubiyet onlara yerlerini, destekçilerine de Türk’ün gücünü gösterdi. Bakü’de sohbet ettiğim dostlardan edindiğim malumatlar, TV ve gazetelerdeki haber ve yayınlar millî ve manevi hislerin zirveye ulaştığını gösteriyor. Zafer, işgal yıllarının hüznünü silmiş. Dağlık Şuşa şehrine çıkılması imkânsız noktalardan sızan 8/10 kişilik timler, gece baskınlarıyla 70/80 kişilik Ermeni mevzilerini darmadağın etmiş panikleyen Hocalı saldırganları birbirlerini vurmuş. Murov dağlarındaki bir operasyonda komutan “Evlatlar! Harekât riskli. Şehitler vereceğiz. Bir evin tek çocuğu olan, ana-atası hasta olan 3-4 yaşında çocuğu olanlar gelmesin” der. Lakin hiçbir asker bunu kabul etmez. İmanlı Türk gençleri Hocalı masumlarının kanını yerde bırakmamış elhamdülillah.
Sohbet ettiğim soydaşlarımız, Türkiye’nin askerî, teknik, maddi ve manevi desteğinden dolayı minnettarlar. Devletimizin ‘hariçten müdahale eden ateşle oynar” diyerek, millî silahlarımız, şartsız siyasi desteğimizle, SİHA'larımızla yanlarında durduğunu belirtiyorlar. Bu ferasetimiz, var olan Türkiye sevgisini misliyle artırmış.
 Bakü’de, Azerbaycan bayrağının olduğu hemen her yerde şanlı bayrağımız da dalgalanıyor. Bu, ruh birliğine, hakiki kardeşliğin kuvvetine delalet ediyor. Hâlihazırda, imzalanan Şuşa Beyannamesiyle iki Türk ordusu fiilen tek ordu şeklinde hareket etmektedir. Büyük zaferin ikinci seneyi devriyesinde, kadim milletimize bu muzafferiyeti yaşatan aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.